Taşı toprağı altın olan İstanbul şehrimizin efsunlu olduğuna dair olabildiği kadar duyumlarımız vardır. Bütün evliyaların, bütün önemli Zad’ların büyük çoğunluğunun bulunduğu İstanbul’da farklı kültür medeniyetlere ev sahipliği yapmış olağanüstü bir şehrimizdir.
Bu kültür kaynaşması, kültür bolluğu içinde elbette ki olabildiği kadar efsunlu yerel ilimlere sahip bir kimliği de olacaktır. Özellikle bazı ilimlerin okullarının bulunduüu ve oradan bir çok ciddi öğrencilerin bulunduğu da aşikardır. Bu kültür mirasının nadir kişilerde hala devam ettiği görülmektedir. Özellikle manevi konularda önceki Üstad’lardan kalma kültürün ve ilimin taşındığı İstanbul medyumları günümüze kadar ender de olsa ilmi korumayı başarmışlardır.
Bu gerçek medyumların yanı sıra sahte medyumların da türediği İstanbul medyumlar konusunda özellikle son dönemlerde oldukça dikkat edilmelidir. İstanbul medyumlar denilince yine de bir gözden geçirmek gerekir, sadece İstanbul medyumları içinde gerçek medyum olanlar ile karşılaşmak esasında kısmen bir şans, kısmen ise bir şans değildir. Gerçek medyumlar ile sahte medyumlar arsındaki fark olabildiği kadar açıktır.
Özellikle sahtekar medyumların kişilere boş vaatler verdiği görülmektedir. Bu vaatlerden bazıları kesin işin olacak, yüzde yüz garanti, 72 saatte kesin çözüm, 24 saatte geri dönecek, akşam namazından sonra seni kesin arayacak şeklinde kişilere vaatlerde bulunulduğu görülmektedir. Oysa ki gerçek medyumlar asla kesin konuşmaz çünkü tek kesinlik Allah’ın iznidir. Gerçek medyum olan kişi sadece manevi çalışmalarını yapar ve takdir Allah’ındır.